CAM TAVAN ve KRALİÇE ARI SENDROMU

Eğitim alanında ve yaşamı boyunca pek çok zorlukla karşılaşan her kadının en büyük arzularından biri bir sürü başarı elde etmek ve belki de başkaları tarafından engellenmemektir. Son yıllarda kariyer yapmaya odaklanan kadınların sayısı giderek artmasına rağmen daha üst düzey pozisyonlarda kadınların kariyer sayısının istenilen düzeye ulaşamadığı da maalesef acı bir gerçektir.
Geçmişten beri yapılan birçok araştırmaya göre kadınların üst düzey pozisyonlara yükselmelerini engelleyen birden fazla faktör olduğu saptanmıştır. Bu faktörlerden biri de son yıllarda kadınların yükselişiyle birlikte artan ve araştırmalarda sıkça karşılaşılan ‘cam tavan’ adı verilen bir sendromdur (Mizrahi, 2010: 150). Cam tavan sendromu; kadınlar ile üst yönetim arasında yer alan ve onların elde ettikleri başarılarına bakmaksızın ilerlemelerini engelleyen oluşumlardır. Ek olarak kadınların ilerlemelerini engelleyen görünmeyen bariyerleri tanımlamak için de bu kavram kullanılmaktadır (Aytaç vd, 2002: 27). Ayrıca Maume bu sendromun; kişilerin elde etmek istedikleri şeyleri elde etmelerine rağmen bunu elde edemeyen diğer kişilerin önüne set çekmeleri olarak düşünülebileceğini vurgulamıştır (Mathur-Helm, 2006: 311).
Bunlardan hareketle cam tavan sendromu, toplumda azınlık grubu oluşturan bireylerin maruz kaldığı ve yükselmelerine engel olan bir nevi soyut ayrımcılığı ifade eden bir metafordur. Sadece bir alanı değil birçok alanı kapsayan bu metafor, özellikle de kadınlar için fazlasıyla problem teşkil etmektedir. İş uygulamaları, davranışsal ve kültürel sebepler ile kökleşmiş, yapısal ve kültürel açıklamalar Oakley’ e göre cam tavana neden olan bariyerlerdir (Weyer, 2007:483). Yükselişleri için çabalarken bu bariyerlerle karşılaşan kadınlar da bunun bir getirisi olarak mevcut durumu kabul edip yükselmekten vazgeçebilmektedirler. Aynı zamanda erkeksi özelliklerle rekabet etme, farklı kişilerden kötü muamele ve şiddet eğilimi görmek, yükseliş için aile hayatından fedakârlık etmek, kendini kanıtlamaya çalışmak, başkalarına karşı olan hırs, bazı toplum kalıp yargılarına uymak, kıskançlık ve kin duyma gibi özellikler de kişilerin yükseliş veya yükselişten vazgeçmeleri üzerinde en az Oakley’in bariyerleri kadar önemlidir. Çünkü genel olarak insanlar –özellikle de kadınlar- atacakları adımların nelere mal olacağını bilerek ilerlemeyi, garantici davranmayı severler.
Kadınların ilerlemesinde bir başka etken olarak ‘Kraliçe Arı Sendromu’ da gösterilebilir (Zel, 2002: 43). Kraliçe arı sendromu, erkek egemen toplumlarda kadınların ilerlemesinin engellenmesi sonucunda ortaya çıkan ve kadınların kadınlara yaptığı ayrımcılık olarak tanımlanmaktadır. Kraliçe arı güçlü kadınları sembolize etmekle beraber kariyerinin engelleneceğini düşünen kadının davranışlarını simgelemektedir. Bu sendromda, kadın diğer kadının yeteneklerini görmezden gelir; liderlik yarışına girer ve hemcinsine mobbing uygulamaya başlar. Birçok zorlukla baş ederek liderlik vasfı kazanmış olan kadınlar, bu gücü kaybetmek istemeyerek aslında kendini ve pozisyonunu korumak ister dolaylı yoldan ise istemsiz olarak diğer kadınları engellerler. Benzer şeyleri kapsadığı içinde bu iki sendrom genellikle birlikte ele alınır.
Bu ve bu tarz sendromların sonucuna baktığımızda ise: Dünya Ekonomik Forumu tarafından 2010-2011 yılında yayınlanan “Küresel Cinsiyet Eşitsizliği Raporuna göre, raporun uygulandığı 139 ülke arasında Türkiye cinsiyet eşitsizliği açısından 126’ncı sırada, kadınların ekonomik yaşama katılımı açısından 131’inci sırada, Eğitim yaşamına katılma açısından 109’uncu sırada, politik yaşama katılma açısından ise 99’uncu sırada yer almaktadır. Bu bulgulara da dayalı olarak Türkiye’deki kadınların toplumsal ve ekonomik yaşama katılmalarında çeşitli engellerin bulunduğu gözlenmektedir (Klaus, 2010: 331).
Çoğu toplumsal ön yargı ve cinsiyet kalıp yargılarından kaynaklanan cam tavan sendromunu aşmak için bazı stratejiler de kullanılmaktadır: Eğitim almak, gelişim programlarına katılmak, kendini kanıtlamak, beklenenden daha fazlasını yapmak, kalıp yargıların arkasına sığınmamak, iş yerinde kendi konfor alanını sağlamak, atılgan olmak, pek çok farklı şekilde fedakârlık yapabilmeyi öğrenmek bunlardan bazılarıdır.
Sonuç olarak bu sendrom her kültürde ve coğrafyada ortaya çıkabilecek bir durumu yansıtmaktadır. Toplumun cinsiyetçi ve ayrımcı olduğu fikrinden uzaklaşıp aynı olumsuzlukların erkekler için de ortaya çıkabileceğini unutmamak başarı ve yükselmek için daha faydalı olacaktır. Bu durumun kadınlar için ele alınması, kariyer yükselmesinin erkeklerden ziyade kadınlar için daha fazla kalıp yargı ile dolu olmasından kaynaklanıp daha başarılı olabilmek için oldukça fazla çaba gerektirmesindendir. Ayrımcılık ve ötekileştirmek insanoğlu var oldukça var olacaktır. Bu durumu tamamen yok edemeyiz ama azaltmak bizim elimizde

Gamze TAŞKAYA

Learn More →

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir