BÜYÜYEMEMİŞ ERKEKLER: PETER PAN SENDROMU

Her insan doğar, büyür ve yetişkinliğe adım atar ancak bazı erkekler yaşları kaç olursa olsun çocuk kalmaya, buna uygun davranışlar sergilemeye devam ederler. Bu noktada da akıllara büyümeyi reddeden o yaramaz çocuk gelir. Temeli bir kahramanın hikayesinden gelen, ölen erkek kardeşini taklit eden ve asla bu rolde büyümeyen Barrie, hiçbir sorumluluk üstlenmediği gibi bir kadınla uzun süreli duygusal ilişki yaşayamaz. Bu nedenden ötürü “hiç büyümeyen erkekleri” anlatmak için kullanılan bu sendrom, erkeklerin yaş ve olgunluk seviyeleri arasındaki uyumsuzluğu temel alır. Kiley, bu durumu “artık olmak istemeyen adam ile olamayacağı çocuk arasında cehennemde kapana kısılmış” olarak tasvir eder. Mirkin de bunu “çocuk kalmayı ve böylece ebeveynlerin korumasını sürdürmeyi içeren bir sendrom” olarak tanımlar (Kiley ve Mirkin’den aktaran Kalkan, 2021, s. 246).
Psikolojik açıdan bir çocuk olarak yaşamak, egonun ölmesi ve ana rahmi benzeri bir bilinçdışına geri dönmektir. Bu sebeple C.G. Jung, sonu gelmeyen çocukluğu Adonis mitinin önde gelen arketipi olarak görür (Segal, 2004, s.145-146). Böylece bilinçli olan benlik gelişimini tamamlamamış ve biyolojik yaşlarına göre orantısız bir şekilde olgunlaşmamış kişileri nitelendirmek için ‘aziz çocuk’ kavramını kullanır.

Kiley’e göre ise (1997) yeni bir psikolojik olgu olan bu sendrom yetişkin görünümlü çocuklar yaratır ve büyümeyen bireylerin ruh sağlığının tehlikede olduğunu belirtir. Jung’un bu anlayışı ve uzun araştırmaları neticesinde Kiley ‘’Peter Pan Sendromu’’ kavramını oluşturur. Peter Pan Sendromuna göre kontrol edemediğimiz özgürlük arzusu, tehlikedeyken cesaret eylemi, büyüme korkusu, yalnızlık duygusu, narsisizm ve kişilerle olgunca ilişkiler kuramama gibi özellikler ortaya çıkar (Skorupa, 2012, s. 4).
Yetişkin bir erkeğin, büyümek konusunda kuşkulu bir yaklaşım benimseyen çocukla çok fazla özelliğinin benzerlik göstermesiyle tanımlanır. Ayrıca Kiley’in bu sendromla ilgili ‘’Hiç Büyümeyen Erkekler’’ adlı bir eseri de bulunmaktadır. Eser, sorumluluk almak istemeyen, başlarda kolay etkileyebilen ama sonrasında karşıdaki kişileri alaşağı eden, gerçeklerden kaçarak kendini kandırmaya çalışan, sahte özgüven tiyatrosuyla manipüle etme yeteneği yine en başlarda fazla olan birçok günümüz erkeğini anlatıyor.Her insan çocuk yanını yaşatmayı ve içindeki çocuğu öldürmemeyi arzular; eğlenebilmek için, tatlı görünmek için bazen egosunu tatmin etmek bazen de kendini değerli hissetmek için. Böylece hem ilişkileri daha da gelişir hem masumane fikirleri oluşur hem de karşıdakine nazları geçtiği için birazcık tatlı şımarıklık yapabilirler. Ancak bazen karşıda herhangi biri olmadığında da çocuk ruhumuzu ortaya çıkarmaya başlarız. Bu tehlikeli bir durumun habercisidir aslında: masumane olan arzumuz (!) öyle baskın bir şekilde tekerrür eder ki basit olan bir şey erkeğin bütün olgunluğunu, sorumluluk bilincini, davranışlarını tahmin edemeyeceğimiz kadar değiştirir. Çünkü birey çocuksu düşünce neticesiyle hayatıyla yüzleşmekten kaçar ve zamanla bunu benimser. Böylece gün geçtikçe sosyal çevre edinmek için çabalayan bireylerin sosyal yaşamı da körelir. Yaşadığımız ataerkil toplumla beraber sayısı oldukça fazlalaşan bu sendroma sahip kişiler, şişirilmiş bir ego örneği haline gelir. 12- 50 yaş aralığında olan erkeklerde görüldüğünden bu kişilerin ataerkil sistemin de desteklemesiyle bebeklikten bu yana her istediği yapılır, kız çocuğuna nazaran bu kişiler ’patron’ bilinciyle yetiştirilir. Aynı zamanda toplumun erkek çocuklara tolerans tanımasıyla da bu durum herkesçe normalleştirilir. Tabi ki de bu normalleşmenin de patlak vereceği bir nokta olacaktır: mesela evlendirilmek istenen bir erkek… Sorumluluk almaktan kaçan, sosyal ilişkileri zedelendiğinden hayatına birini alamayan, rahat bir yaşam sürmek için ailelerine sığınarak onlarla yaşamaya hazır olan, üşenen, yaşadığı durum karşısında oldukça eleştiriye maruz kalacakken eleştiriye asla açık olmayan kişilerle karşı karşıya kalındığında toplumun desteklemesi ile başlayan bu yetişme çağı eninde sonunda toplum dışlanmasına sebep olacak ve sosyal ilişkileri daha da zedelenecektir. Çünkü okulu, iş hayatını, olgunlaşmayı ertelemek bir nevi tüm hayatını durdurup her şeyi dışarıdan izlemek olacaktır. Kısacası bu erkekler tamamen bilinçdışı bir süreçte yaşama tutunmaya çalışacaklardır. Her geçen gün ilerleyen bu sendromda belirtiler de zamanla artmaktadır ve gelişim dönemlerine göre değişmektedir. Mesela sorumsuzluk(11-12 yaş) zamanla yerini tedirginliğe(13-14 yaş) bırakır, tedirginlik yalnızlığa(15-16 yaş), yalnızlık cinsel rol çatışmasına(17-18 yaş), bu çatışma narsisizme(19-20 yaş), narsisizm şovenizme(21-22 yaş), şovenizm sosyal iktidarsızlığa(22+ yaş).

Özetle çoğunluğu ebeveynlerden kaynaklanan bu sendroma ait kişiler yetiştirmemek için çocuklarının bir birey olduğunu unutmadan, sorumluluk bilinci yüksek çocuklar yetiştirilmelidir. Bazen toplum kalıp yargılarından uzak olarak kişilerin bireyselleşmesi için küçüklükten bu yana adımlar atılmaya başlanmalıdır.

KAYNAKÇA
*Kiley, Dan (1997). Peter Pan Sendromu/Hiç Büyümeyen Erkekler. (Çev.: Semra Kunt), Ankara: HYB Yayıncılık
*Segal, Robert A. (2012). Mit. (Çev.: Nursu Örge) Ankara: Dost Kitapevi Yayınları.
*Skorupa, Agnieszka. (2012). Academic areas of scientific knowledge. “Peter Pan Syndrome Among *Mountain Climbers/Close interpersonal relationships aspect” (Editors: M. Gwoździcka-Piotrowska), Publisher: ALTUS, s.109-122.
*Kalkan, M.; Batık, V.; M, Kaya, L. ; Turan, M. (2021). Peter Pan Syndrome “Men Who Don’t Grow”: Developing a Scale. Men and Masculinities, Vol. 24(2), s. 245-257.

  • Peter Pan Sendromu (Hiç Büyümeyen Erkekler) – Uzm.Psk.Merve KIRNA (tavsiyeediyorum.com)
  • 920209 (dergipark.org.tr)

Gamze TAŞKAYA

Learn More →

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir